Depresyon UPD
Apre kat mwa, n ap konte toujou epi li vreman siyifikatif soufrans pandemi coronavirus la ap enflije sou byennèt mantal nou. Koulye a, imajine ki kalite emosyon li ta ka kreye nan timoun nou yo ki pi souvan pa gen anpil eksperyans pou fè fas ak chanjman dramatik. Pandan ke timoun yo rezistan, COVID-19 ap sètènman mezire limit fòs yo. Li plis pase posib ke pitit ou a ka fè fas a yon bès emosyonèl siyifikatif, oswa yon vre depresyon.
Depresyon
Tinutukoy ng Mayo Clinic ang depresyon bilang isang mood disorder na nagsasanhi sa paulit-ulit na pakiramdam ng kalungkutan at pagkawala ng interes. Tinatawag din ito na pangunahing depressive disorder o clinical depression, ito ay nakakaapekto sa iyong nararamdaman, iniisip at kinikilos at maaaring humantong sa iba't ibang mga emosyonal at pisikal na problema.
Karaniwan ang depresyon sa mga taong na-paralize. Habang humigit-kumulang 10 porsyento ng populasyon na walang kapansanan sa Estados Unidos ang sinasabi na may katamtaman o matinding depresyon, ipinapakita ng pananaliksik na humigit-kumulang 20 hanggang 30 porsyento ng mga taong may mga pangmatagalang kapansanan ay namumuhay na may depression. Sa kabutihang palad, ang karamihan sa mga klase ng depresyon ay maaaring magamot.
Ang depresyon ay isang lehitimong kondisyon sa kalusugan na nakakaapekto sa isang tao sa maraming paraan. Nasasangkot dito ang mga pangunahing pagbabago sa mood, sa pananaw, sa ambisyon, sa paglutas ng problema, sa antas ng aktibidad at sa mga proseso ng katawan (pagtulog, enerhiya at gana sa pagkain).
Ang depresyon ay nakakaapekto sa pangkalahatang kalusugan at mabuting pangangatawan. Ang mga taong may kapansanan na mayroong depression ay maaaring hindi alagaan ang kanilang sarili. Maaaring hindi sila umiinom ng sapat na tubig, nangangalaga ng kanilang balat, o pinamamahalaan ang kanilang diyeta.
Maaari nitong baguhin ang social world. Ang mga kaibigan at pamilya ay walang kamalayan at maaaring hindi makilala ang mga palatandaan ng depresyon. Ang mga taong nabubuhay na may depresyon ay nagpupumilit makahanap ng kasiyahan, tagumpay, o kahulugan.
Ang mga tricyclic na gamot (imipramine) ay madalas na mabisa para sa depresyon, ngunit maaaring magkaroon ng hindi kanais-nais na mga masamang epekto. Ang SSRIs (Selective Serotonin Reuptake Inhibitors) tulad ng Prozac ay may mas kaunting mga masamang epekto at kadalasang kasing bisa ng mga tricyclics. Gayunpaman, ang SSRIs ay maaaring magpalala ng spasticity sa ilang mga tao.
Kabilang sa mga pinakabagong antidepressant, ang venlafaxine (Effexor) ay katulad ng kemikal sa tricyclics at may mas kaunting mga masamang epekto. Sa teorya, maaari rin nitong mapawi ang ilang uri ng sakit na neurogenic, na malaking ambag sa depresyon. Sa katunayan, ang agresibong paggamot sa mga sumasakit ay mahalaga sa pag-iwas sa depresyon.
Mahalaga para sa mga miyembro ng pamilya at tagapag-alaga na maunawaan at mapagtanto na ang mga taong nabubuhay ng may MS ay maaaring hindi laging kayang makontrol ang kanilang emosyon. Ang mga gamot na nagpapanatag ng mood tulad ng amitriptyline (Elavil) at valproic acid (Depakote) ay ginagamit upang gamutin ang mga pabago-bagong emosyon na ito. Mahalaga rin na kilalanin na ang depresyon ay pangkaraniwan sa MS - higit pa sa ibang kapantay na mga malalang sakit na nakakapinsala.
Bilang karagdagan, pinapanatili ng Reeve Foundation ang mga fact sheet sa depresyon at mga pinag-iisipan na may karagdagang mga mapagkukunan mula sa mga pinagkakatiwalaang mapagkukunan ng Reeve Foundation. Check out our repository of fact sheets sa daan-daang mga paksa mula sa mga mapagkukunan ng estado hanggang sa pangalawang komplikasyon ng paralysis.
Sosyal medya günümüzdegençler arasında son derece yaygın ve popülerliği günden güne artan biriletişim ortamıdır. İnsanların,kendi kişisel sayfası üzerinden ilgilerini ortaya koyabilmelerine, çeşitliuygulamalar sayesinde karşılıklı iletişimde bulunabilmelerine, enformasyon eldeetmelerine, arkadaşlıklar kurabilmelerine, fotoğraf ve görüntülerini diğerinsanlarla paylaşabilmelerine veya/ve kişisel bilgileri hakkında insanlara verisunabilmelerine imkân sağlayan sosyal medya; bilinçsiz ve aşırı kullanıldığında,bağımlılık oluşturabilmektedir. Bir davranışsal bağımlılık türü olarak sosyalmedya bağımlılığı ile ilişkili birçok faktör vardır. Bu araştırmada sosyalmedya bağımlılığı ile depresyon arasındaki ilişkinin ortaya çıkarılmasıamaçlanmıştır. Saha araştırması yönteminin kullanıldığı çalışmada veriler; 303üniversite öğrencisinden, yüz yüze görüşme tekniğiyle elde edilmiştir.Araştırma sonucunda sosyal medya bağımlılığı ile depresyon arasında pozitifanlamlı korelasyon tespit edilmiştir. Şiddetlidepresyon belirtisi gösterenler; normal ve hafif düzey depresyona sahipolanlara nazaran, daha yüksek sosyal medya bağımlılık puanına sahiptirler.
Kadınlarda depresyonun erkeklere göre iki kat fazla olması erkeklerin belirtilerini, alkol kullanımı, değişik eyleme vurum davranışları şeklinde ifade etmesi, kadınların bu olanakları kullanamamaları, aynı stres etkeni karşısında daha yoğun belirtiler göstermesi biçiminde açıklanmaktadır. Diğer önemli bir açıklama da hormonal nedenler ve geleneksel kadın rolü ile ilgilidir. Ayrıca kadınlarda gebelik, doğum, premenstrüel dönem gibi biyolojik ve psikolojik olarak depresyona yatkınlık yaratan ek özellikler vardır. Cinsel ve fiziksel istismar da kadınları daha çok etkilemektedir.
Klinik depresyonun temel niteliği hoş olmayan duygudurum, ilgi ve zevk azlığı, umutsuzluk ve karamsarlıktır. Olgular derin bir üzüntü yaşarlar. Gelecekleri ve yaşadıkları ile ilgili olarak hep kötümser düşünürler. Hastada depresif duygudurum ile birlikte değişik etkinlik ve sorumluluklara karşı ilgi kaybı izlenir. Olağan etkinliklerden zevk alamaz. İş, özel zevkler, bireysel ilişkiler, cinsel aktivite de dahil olmak üzere hiçbir şeyden zevk alamazlar. Bazı olgularda önde gelen belirti bunaltı olabilir. Anksiyete (bunaltı, kaygı) düzeyi çok artabilir, ajitasyon (huzursuzluk) gösterebilirler. Genel olarak ilgileri azalır. Umutsuzluk ve çaresizlik duyguları o kadar yoğun olabilir ki düştükleri bu durumdan hiçbir şekilde kurtulamayacaklarını düşünebilirler. Depresif hastalar basit günlük aktiviteleri bile yapmakta güçlük çekerler. İş, aile, para ve kendi sağlıkları ile aşırı biçimde kafaları meşgul olur. Enerji düzeyi azalır. Bazı olgularda önde gelen belirti somatik belirtiler olabilir. Tepkisel davranırlar.
Umutsuzluk, kötümserlik, benlik saygısında düşme ve suçluluk duyguları intihar düşünce ve eylemlerini uyarır. Sevilenle yeniden birleşme düşünceleri ortaya çıkabilir. Düşünce içeriğinde geçmiş olaylar önemli bir yer tutar. Yoğun anksiyete (bunaltı, kaygı) belirtilerinin depresyon olgularında intihar girişimleri için belirleyici bir etken olduğu ileri sürülmektedir. İntihar düşünceleri ve girişimleri depresyonun önemli belirtilerindendir.
Uyku bozukluğu depresyonun çok sık karşılaşılan bir belirtisidir. Dalgınlık, unutkanlık olabilir. Bazen ağır olgularda aklından geçenlerle dış dünyada olanlar birbirine karıştırılabilir.
Evet. Çocukluk döneminde de depresyon görülebilir. Tedavi edilmemesi halinde uzayabilir ve erişkinlikte de sürebilir. Çocuklarda depresyon belirtileri bazen erişkinliktekinden ayrılabilir. Okul reddi, hastalık uydurma, ebeveynlerini kaybetme kaygısı, okul sorunları biçiminde kendini gösterebilir.
Birçok psikiyatrik hastalıkta olduğu gibi depresyonda da tüm kliniği açıklayacak bir model bulunmamaktadır. Genel kabul gören görüş beyinde kimyasal iletimde rol alan maddelerle ilgili bir dengesizliğin olmasıdır. Bu dengesizlik çevresel nedenlerden etkilenmektedir.
Uyku sorunu depresyonun önemli bir belirtisi olması yanında depresyona da neden olabilir. Son yıllarda uzun süreli uykusuzluğun depresyona yol açabileceği konusunda kanıtlar ortaya çıkmıştır. Bu nedenle uyku düzeninin sağlanması tedavinin temel amaçlarından biri olmalıdır. Bu amaçla olguların alkol almaları uyku sorununu genellikle kötüleştirmektedir.
Evet. Birçok enfeksiyon hastalığı, tümörler, kalp ve solunum sistemi hastalıkları, birçok merkezi sinir sistemi hastalığı, genel beden travmaları, metabolik hastalıklar, beslenme sorunları, mide-barsak sistemi hastalıkları, kollagen doku (bağ dokusu) hastalıkları gibi birçok hastalık depresyona neden olabilir. Hastanede yatan olgularda olasılık daha da artar.
Yasta üzüntü, ağıt, değişkenlik gösteren anksiyete, kötü rüyalar ve buna bağlı uyku sorunları, uykusuzluk, iştahsızlık, kilo kaybı ve normal etkinliklere karşı ilgi azlığı gibi depresyonda da izlenebilen belirtiler bulunur. Normal yasta bu belirtiler zamanla azalarak kaybolur. Sıklıkla da hekim müdahelesi gerekmez.. Depresyonda benlik saygısı azalırken kayıp ardından izlenen depresif durumlarda benlik saygısı korunur. Kendilerini değersiz bulmazlar, ağır suçluluk duyguları da olmaz. Ayrıca işlevsellikte önemli bir kayıp da olmaz.
Hem depresyon hem de bipolar bozukluk (iki uçlu hastalık) ailesel yatkınlık gösterir. Yakın akrabalarda bu iki hastalığın görülme sıklığı genel topluma göre 2-5 kat daha fazladır. İkiz çalışmaları da genetiği desteklemektedir. Ancak genetik etkiler yatkınlık düzeyindedir. Depresyon hastalığı çevresel stres etkenlerindeden önemli ölçüde etkilenir.
Bu konuda en uygun yol doktorunuzun önerilerine uymaktır. Yineleyen depresyonlarda en önemli neden gerek ilacın dozu gerekse tedavi süresi açısından yetersiz tedavidir. Doz ve tedavi süresine uymak depresyondan yüksek oranda korunmayı sağlar.
Çevresel nedenlerin belirgin olduğu durumlarda stres etkenlerini azaltacak veya kontrol edecek önlemler depresyonun yinelemesini azaltabilir. Örneğin aile içi iletişim sorunlarının belirgin olduğu durumlarda aile veya bireysel psikoterapi yarar sağlayabilir. 041b061a72